top of page

bir gün vardık ve ertesi gün yoktuk

Writer: BuketBuket

Bilemedik, böyle oldu bizim hikayemiz. Göremedik sonunu, çalışır aslında kafamız, çalışmayan anına denk gelmişiz. 


“Boş ver, kanasın.” 


 Kanatıyorsun beni, demişti biraz evvel. Kanasın, dedim ben de. Kanasın, kanayalım. 


Adımla yakındı sonra, birleşti dudaklarımız. Öpüşmeyeceksek yıllar sonra neden denk gelmiştik ki zaten. Kalbimiz de kırılmıştı zaten yeterince bir fark edişle sarsıldığımızda. Sonra da günlerimiz, gecelerimiz kalbimizin kırıklarını bir araya toplamakla, yapıştırmakla geçmişti. 


Saat gecenin üçüydü, ay gökten düşüyordu ve yine yıldızlar yağıyordu bakışlarına. Zaten hep yıldız saçardı gözleri, kocamandı. 


Omuzlarına sardığım ellerimi tutup aldı avuçlarına, parmaklarına dövmeler üşüşmüştü, benimkilerden ise o nefret ettiği yüzüklerden gelip geçmişti. Kenetledi onları sonra, avuç içlerimiz de dudaklarımız gibi birleşmişti. Nasırlanmıştı, kabuk kabuk. Ama yine de sıcaktı, sıcacık, göğsü gibi. 


“Bilerek olmadı.” 


Bilerek olmuştu. Onu yalnız başına içerken görünce dayanamamıştım. Omzundan çantasını kederle düşürmüştü o masaya oturmadan önce. Çantası yere çarpan sesle beraber başımı kaldırıp düzgünce bakmıştım ben de gelen kişinin kim olduğuna. Sandalyesini çekmiş, öylece atıvermişti kendisini sonra. 


“Sen,” dedi, bir kez daha öptü beni. “sen kalbimin çocuk yanıydın.” dedi, su savaşı yaparken tanışmıştık. Rastgele fırlattığı turuncu bir balon gelip de suratıma konmuştu. Patlamıştı sonra tıpkı göz geze geldiğimizde infilak eden kalbim gibi. Yirmi üç yaşındaydı, kalbinde sağ kalan son çocuk da bana denk gelmişti. 


En sevdiği yemeği sipariş etmişti hemen, dakgalbi, büyük porsiyon. Bense elinden kopup giden uçurtmasının ardından bakakalan bir çocuk gibi bakakalmıştım ona. Biz de kopup gitmiştik. 


Avuçlarının arasındaki elimi istemesem de çekip ince belini kavradım, arkasında kalan kolona doğru ittim onu sonra. Birbirine yaslanan göğüslerimiz arasında biraz mesafe açılmış, kapattım hemen. O da omuzlarıma kondurmuştu ellerini, ben kapatmasaydım bile o kaçınacaktı aramızdaki bu uzaklıktan. 


“Çok aniydi Jungkook,” diye fısıldadım. Ellerim tişörtünün altına sızmış, sesim istemeden orta yerinden çatlayıvermişti. “birbirimizi buluşumuz da, birbirimizden kopuşumuz da çok aniydi.” 


Onca zamandır beklediğim tayinim bir anda çıkmıştı ve ondan uzak bir şehre, sokaklarında onun su balonlarının savrulmadığı bir muhite gitmiştim. O ise okuluna geri dönmüştü. 


Medeniydik, bir yaza ancak sığar sanmıştık aşkımız. Ya da öyle farz ettik. Başkalarıyla görüşmende benim için sakınca yok demişti yirmi beş yaşındaki bana, hayatında olmamın hepsinden önemli olduğunu düşünüyordu. Kalabilirim sanmıştım ben de ama hayat, hayattı işte. 


Gözlerindeki yıldızlar gecelerimi aydınlatmadıkça yitip gittik birbirimizden gecenin karanlığında. Ansızın, bir gün vardık ve ertesi gün yoktuk, fark etmemiştik. 


 
 

Comentarios


  • Instagram

yelkovan kuşlarının

izinde 

Contact

Ask me anything

bottom of page